Belgeler Gerçekleri Konusuyor.
Hz. Peygamber'in Filistinde Bir Vakfı
Hz. Peygamber'in Filistinde Bir Vakfı Ve Osmanlı Devleti'nin Vakıf Ve Tapu-Kadastro Anlayışını Gösteren Bir Belge |
Osmanlı devletinin vakıf müessesesine
olan yaklaşımı ve elde ettikleri toprakların maddî ve manevî tapusunu
çıkarmaktaki maharetleri inkâr edilemez bir gerçektir. Yavuz Sultan Selim ve
Kânunî zamanlarında yapılan tapu tahrir işlemleri, günümüzdeki modern
tapu-kadostro işlemlerine göre daha ileri ve ayrıntılı bir teknikle yapılmıştır.
Bugün üzerinde 30 küsur devletin bulunduğu Osmanlı hakimiyetindeki bütün
toprakların ayrıntılı tapuları, asırlarca Kuyûd-ı Hâkâniye adı altında muhafaza
edilen Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki bin küsur Tapu Tahrir Defterlerinde
mevcuttur. Biz bunların nasıl bir incelik ve itina ile tutulduğunu ve Osmanlı
Devleti'nin vakıf müessesesine nasıl hürmet gösterdiklerini gösteren bir önemli
vesikadan burada bahsedeceğiz.
Hicretin IV yahut X. yılında Temim Dari isimli bir sahabe Hz. Peygamber'e gelir
ve henüz fethedilmediği halde Filistin arazisinden muayyen bir kısım arazinin
kendisine tahsis edilmesini arzu eder. Gelecekte bu toprakların müslümanların
eline geçeceğini gözle görmüş gibi bilen Hz. Peygamber, Temim Dari'nin bu
arzusuna müsbet cevap verir ve bu tahsisin yazılı bir senet şeklinde Temim
Dari'ye verilmesi için şöyle bir emirnâmede yazdırır.
"Bu yazılı
belgede Allahın Peygamberi Muhammed'in Temim Dari ailesine, Allah fethini
nasib ettiği zaman bağışladığı ve tahsis ettiği arazi yazılıdır. Bunlar
Beyt-i Aynun, Habrûn ve Beyt-i İbrahim'dir. Ebediyyen kendilerine
verilmiştir."
Şahitler
"Abbas, Ebubekir, Omer, Osman ve Ali"
[1] Yavuz
Dönemine Ait Tapu-Tahrir Defterindeki Vakıf Kaydı Bu senedin muhtevasındaki emir, Hz. Ömer devrinde Filistin
Arazisi müslümanlar tarafından fethedildiği zaman yerine getirilmiştir. Hz.
Peygamber'in yazdırdığı deri parçası (intaâi şerif), Temim Dari ailesinin elinde
mevcut olduğu ve bunu bizzat gördüklerini tarihçiler zikr etmektedirler.
[2] Aslında bir temlikî ikta tasarrufu olan bu tasarruf ebediyyen kaydıyla yapıldığı
için vakıf haline gelmiştir.
Filistin toprakları, 922/1517 yılında Osmanlı Devletinin eline geçmiş ve
Filistin'deki şehirler birer Liva olarak Şam vilayetine bağlanmıştır. 1527
yılından itibaren bu çevrede fethedilen arazinin tapu-tahrirleri yani tapu
kadastrosu, bugün bile hayal edemeyeceğimiz modern bir tarzda yapılmaya
başlanmıştır. Bu defterlere, her mahaldeki vergi mükellefleri, vergiden muaf
olanların adları, arazinin kimin dirliği, mülkü yahut vakfı olduğu yazılmıştır:
Şahıs veya arazilerden vergiden muaf olanların muafiyet sebebi ve ilgili
fermanın kaydı düşülerek işlenmiştir. Her tapu-tahrir defterinin başına ait
olduğu sancak veya eyalete ait hususî bir Kanunnâme varsa o kanunun metni
yazılmıştır.
[3]İşte Filistin arazisinin tapu-tahriri yapılırken Hz. Peygamber'in Temim Dâri
ailesine yaptığı vakıf araziye sıra gelmiştir. Osmanlı padişahlarının fermanıyla
bütün vakıflara gösterilen hürmet, buna da fazlasıyla gösterilmiştir. Hz.
Peygamberin deri üzerine yazdırdığı senet ve ilgili kayıtlar esas alınarak
Osmanlı Tapu Tahrir defterlerine bu arazi Hz. Peygamber'in vakfı olarak kayda
geçmiştir. Kanunî zamanında yazılan bir 980/1572 tarihli ve 522 no.lu Tapu
Tahrir Defterinde mevcut olan ve bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan bu
kayıt aynen şöyledir:
"Bütün Peygamberlerin seyyidi; Âlemlerin Rabbi olan Allah (C.C.)'ın habibi;
Arap ve Acemin efendisi; Mekke ve Harem'in imamı olan Hâşim oğlu Abd-i Menaf
oğlu Abdülmuttalip oğlu Abdullah oğlu Muhammed'in (üzerine salât ü selâm olsun)
Ensâr'dan Temim Dari, evladı, evladının evladı, zürriyetleri ve bütün nesil ve
neseplerine yapılan vakfın, Hz. Peygamberin yazılı emri ve Ali Beg Evkâfı
kayıtları gereğince kaydedilen suretidir.
Halilü-Rahman'a Tâbi Beyt-i Aynun Köyü Tamamen
Habrun ve Sarra Diye Bilinen Halilür-Rahman Şehrine ait Arazi Tamamen
Halilür-Rahman'a Tâbi Mertun Mezreası Tamamen
Halilür-Rahman Şehrinde 65 adet Temim Vakfı Diye Bilinen Dükkânlar.[4]".Osmanlı tapu-kadastro sisteminin bir nümunesi olarak takdim ettiğimiz bu belge,
Osmanlı Devleti'nin vakıf müessesesine verdiği ehemmiyeti ve fethettikleri
topraklar üzerinde icra ettikleri tapu-kadastro işlemlerinin mükemmelliğini
açıkça göstermektedir. Osmanlı Devletinin büyük bir itina ile muhafaza ettiği
Vakıflar, müslim-gayri müslim, yerli ve yabancı herkese karşı dermeyan
edilebilen müslüman toprakların tapusu haline gelmiştir.
Vakıf, Allah (C.C.) ve insan sevgisinden doğan mukaddes bir müessesedir. Osmanlı
Devletinin bu tutumu kendileri hakkında diğer müslümanların da takdirlerini celb
etmiştir. Bir Hanefî hukukçusu olan Hamevi’nin şu sözleri enteresan olduğu kadar
çok da manidardır: "Osmanoğulları ehl-i keşif ve irfanın kitaplarında sahabeden
sonra en âdil devlet adamlarıdır diye tavsif edilmektedirler".
[5]--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kalkaşandi, Ebül-Abbas Ahmed, Subhul-A'şa,
Kahire 1915, C.13, sh. 118-122.
[2] Kalkaşandi, 13/122.
[3] Lütfü Paşa; Asafnâme, İstanbuI 1326, sh. 24-25.
[4] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tapu Tahrir Defteri, No. 522, sh. 166.
[5] El-Hamevi, Ahmed, EI Ecvibe, Sül. Kütb., Esat Ef., No. 1152 Vrk, 129.